5 Haziran 2013

Denemekten Zarar Gelmez



Yanlış giden bir şey var. Aynı kelimeleri kullansak da, kelimelerimiz aynı kavramları anlatmıyor. Ortak cümlelerde anlaşmaya çalışmak yerine, kendi söylediğimiz cümlelerin geçerliliğini kanıtlamak için uğraşıyor, kabul edilmedi mi de küfür etmeye başlıyoruz. Bu direnişin amacı bu mu peki? Hepimizin “bir” olması, adil, eşit ve özgür bir yaşam için çabalamak mı yoksa inandığımız doğruların çoğunluk haline gelmesi için uğraşmak mı? Yani sözü doğru olan bir “ben” için mi bu çaba, yoksa yalnızca herkesin eşit olduğu bir “biz” için mi? Önce hangisi için meydanlara çıktığımıza  karar vermeliyiz kendi içimizde. Direnişten ne bekliyoruz ki onca biber gazı, cop, tazyikli suyun karşısında dimdik durabiliyoruz? Hiçbir din, dil, ırk, renk, inanış, parti, düşünce bu direnişte suçlanmamalı, hor görülmemeli ya da tek doğru olarak kutsanmamalıdır. Birbirimizin görüşlerine saygı duymayı öğrenemedikçe birlik olamayız. Konuşmadan önce, yazmadan, paylaşmadan önce bir kez daha düşünmemiz gerekiyor sahip olduğumuz her düşünceyi: “Belki yanlışım, belki yeterince bilgi sahibi değilim ya da yanlış anladım veya yeterince dinlemedim. Eleştiri kişiliğime yönelik de olmuş olabilir ama ya değilse, ya amaç yalnızca savunduğum düşüncenin eleştirilmesiyse? Yoksa düşüncemle kişiliğimi birbirine mi karıştırıyorum? Karşımdaki benim düşündüğümden farklı bir şeyi savunuyor ama neden?” 

Yeni şeyler öğrenmeye hazır değilsek, hangi direniş bizi değiştirebilir ki? İnandığımız, bildiğimizi düşündüğümüz şeyleri sorgulamaya hazır olmalıyız artık. Özgür bir hayata ulaşabilmenin tek yolu, başkalarının da özgürlüğünü desteklemekten geçer. Direniş, herkese yalnızca insan olduğu için sarılabilmek demek, “farklılıkta birlik” demek. Daha çok dinlemeyi, anlayıp empati kurmaya çalışmayı, farklılıklarla çoğalmayı deneyelim. Denemekten bir zarar gelmez.