Bugün 2 Temmuz. Üzerine birşeyler yazılmalı, çizilmeli, söylenmeli,
paylaşılmalı. Ama mesele bunun ne olduğuna karar vermekte. Niyetim
aydınların, herşeyden önce insanların, bir otelde bilerek ve isteyerek
yakıldığı 2 Temmuz 1993'ün nasıl yüz karası bir gün olduğunu anlatmak
değil. Buna seyirci kalanların, bunu destekleyenlerin hatta “iyi ki
olmuş” diyenlerin arasında geçen 19 yılın utancından da bahsetmeyeceğim.
“Neden”leri, “nasıl”ları, “kim”leri zaten konuşuluyor...Sadece bir kare
var hafızamda. 10 yaşında bir çocuğun hafızasına kazınmış bir yangın
görüntüsü. Bir bina yanıyor ve çevresinde bir sürü insan var. Ne
söylediklerini anladığımdan emin değilim, sadece şunu düşünüyorum:
Umarım içeride kimse yoktur...O zaman daha bilmiyorum elbette, içeride
insanların olduğunu hatta dışarıda “cehennem ateşi bu!” diye sevinç
naraları atıldığını!
İlerleyen günlerin birinde bir başka fotoğraf
karesi görüyorum. Gazetede mi yoksa televizyonda mı, hatırlamıyorum.
Merdivenlerin dibinde işaret parmakları havada bağıran sakallı bir
adamla, merdivenden korku içinde inen beyaz saçlı adam aynı karede. Bir
çift gözde nefreti tanımlamak 10 yaşında. Ve dehşet...İçeride insanlar
varsa neden kimse yardım etmiyordu o kalabalıktan?
Yıllar içinde
pek çok defa karşılaştım 2 Temmuz'la. İş gereği, meraktan, söylenecek
çok şey olup da bir türlü kelimelere dökülememesinin getirdiği
sıkıntıdan...İçimde hep aynı dehşet hissi oluştu ne zaman hatırlasam.
Neden bilmem, sanki içimde hep birşeyler yanıyormuş, küle dönüyormuş
gibi geldi bugünde. İnsana olan inancını, güvenini kaybetmek gibi yakıcı
bir his. İçten içe atılan bir çığlık gibi. Derin bir nefes alıp
soluğunu bir türlü bırakmayı başaramamak gibi...Bugün bir kez daha anmak
istiyorum 2 Temmuz 93'ü, sessizce...Aydınlık ateşle söndürülemez...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder